Psikolojik sorunlar toplum içerisinde sıklıkla yaşanabilmektedir. Hatta her insanın hayatında psikolojik zorluklar yaşayacağı dönemler olabileceği bir gerçektir. Herkesin yaşayabileceği ve hayattaki olağan olaylardan biri olan “sevilen birinin kaybı/ölümü” gibi durumlar bu psikolojik zorluklara örnek verilebilir. Ancak bazı insanlar yaşadıkları zorluklara, üzüntülere ve acılara farklı reaksiyon gösterebilmektedir. İnsan psikolojisini olumsuz etkileyen olaylar sonrasında bazı insanlar bu durumdan daha ağır etkilenerek psikiyatrik hastalıklar geliştirmektedir.
Psikiyatrik hastalık, ruh halini düzenleyen beyin kimyasallarının “normal” olmayan düzeylerde bulunması sonucunda yaşanan ruhsal durumlardır. Psikoloji ve psikiyatri konularıyla az da olsa ilgilenmiş olan çoğu insan birkaç psikiyatrik hastalık sayabilir. Ama ruh halini düzenleyen beyin kimyasallarını herkes bilmeyebilir. Bu kimyasallardan öne çıkanları şunlardır:
- Serotonin
- Dopamin
- Gaba
Özellikle serotonin ve dopamin popüler tabirle “mutluluk hormonu” olarak tanımlanır. Bu tanımlama “psikiyatrik hastalık nedir?” sorusuna yanıt vermek için kullanılabilir. Zira çoğu psikiyatrik hastalık, mutluluk hormonu olarak anılan bu hormonların normalden daha az düzeylerde bulunması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Buraya kadar anlatılanlarla basit bir çıkarımda bulunarak “Öyleyse psikiyatrik ilaçlar bu hormonların seviyelerini artırmaya/düzenlemeye yarıyor” denebilir.
Ancak çoğu psikiyatri hastası reçete edilen dozlarda düzenli olarak ilaçlarını kullanmasına rağmen kısa sürede tam bir iyileşme yaşayamamaktadır.
Peki psikiyatri ilaçları neden hastaları tam olarak iyileştiremiyor?
Bu soruyu birçok psikiyatri hastası sormuştur. Çünkü psikiyatri kliniklerinin diğer kliniklerden önemli bir farkı bulunmaktadır.
Örneğin soğuk alırsınız ve iç hastalıkları kliniğine gidersiniz. Size yazılan soğuk algınlığı ilacını 10-15 gün kullandıktan sonra iyileşmiş biri olarak hayatınıza devam edersiniz. Ve genellikle iç hastalıkları kliniğine 2. kez gitmenize gerek bile kalmaz.
Ancak bir psikiyatri hastası için durum böyle değildir. Psikiyatri hastaları en az aylar boyunca olmak üzere genellikle yıllar boyunca psikiyatri kliniğine gitmektedir. Hatta yaşayacağı evi seçerken psikiyatri kliniğine yakın olması için dikkat eden hastalar olduğunu söylersem mübalağa etmiş sayılmam. Bu durum karamsar bir tablo çizmek adına anlattığım bir durum değildir. Aksine psikiyatrinin mevcut durumunu ve bunu iyileştirmek adına yapılması gerekenleri tıp camiasına tavsiye etmek adına belirttiğim bir durumdur.
Peki psikiyatri hastaları neden psikiyatri doktoruyla hemen her ay görüşürler? Bir psikiyatri hastasının düzenli rutinleri arasında neden “psikiyatri kliniğine gitmek” vardır? Gelin bakalım!
Psikiyatrik hastalıklar nasıl tedavi edilir?
Buraya kadar günümüzde psikiyatrik tedavi sürecinin uzunluğuna dikkat çekmiş biri olarak yazının devamını tıbbi terminolojiden uzak ve basit bir üslupla devam ettirecek olmama şaşıranlar olabilir. Çünkü gerçekten de konu oldukça önemli ve derin bir konudur. Fakat ben, psikiyatri hastalarının neredeyse tamamına yakın olan çoğunluğunda olduğu gibi, doktor olmayan ve konuya dair yaptığım okumalar haricinde tıbbi bilgiye sahip olmayan birisiyim. Ancak bu durumum psikiyatri hastalarının neredeyse tamamına yakınıyla aynı olduğu için, söyleyeceklerimin psikiyatri hastaları açısından doğruluk payının olacağını ve bu nedenle de psikiyatri camiası tarafından dikkate alınmaya değer olduğunu düşünüyorum. Şimdi sorumuza gelelim..
Sahi, psikiyatrik hastalıklar nasıl tedavi edilir?
-İlaçla (mı?)
İşte bu soruyu cevaplarken önemli bir gerçek göz önünde bulundurulmalıdır:
Gerçek: Bir hastalığı tedavi etmek için, o hastalığa yol açan etkenleri tespit etmek ve bu etkenleri ortadan kaldırmak gerekmektedir.
Beyindeki bazı kimyasalların daha az olması sonucunda psikiyatrik hastalıkların oluştuğunu belirtmiştim. Dolayısıyla “psikiyatrik hastalıkların nedeni beyinde bu kimyasalların az bulunmasıdır” sonucuna varılabilir. Ancak burada bir paradoks ortaya çıkmaktadır:
Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar?
Bu paradoksu konumuza uyarlarsak;
Ruh halini düzenleyen kimyasallar azaldığı için mi psikolojik sorunlar ortaya çıkar yoksa psikolojik sorunlar nedeniyle mi beyinde bu kimyasallar azalmaktadır?
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Çünkü her vaka için ayrı değerlendirme yapmak gerekir. Bu nedenle vakadan vakaya bu sorunun cevabı değişebilir. Psikiyatrik hastalıkların nedenlerine göz attığımızda bu değişimin nasıl mümkün olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Psikiyatrik hastalıkların nedenleri:
- Aile öyküsü(Genetik yatkınlık)
- Erken dönem çocukluk travmaları
- Stres
- Kişiyi çıkmaza sokan ekonomik zorluklar
Görüleceği üzere bu sebeplerden biri, hastanın kendi hayatı içerisinde yaşanmış olan veya tanık olduğu herhangi bir olayla ilgili değildir. Bahsettiğim genetik yatkınlık sebebidir…
Genetik faktörlerin psikiyatrik hastalıklarda rol oynadığı bilinmektedir. Ancak bu bilgiden hareketle az önceki paradoksa “tamamen genetik sebeplerle beyin kimyasalları azaldığı için psikiyatrik hastalıklar yaşanır yani tavuk yumurtadan çıkar” cevabını vermek mümkün değildir. Çünkü %100 genetik sebeplerden kaynaklanan bir psikiyatrik vaka mevcut mudur? Veya bunun mevcut olduğunu savunan bir hekim görülmüş müdür?
-Hayır.
Aksine psikoloji bilimi ve psikiyatri dalı, kişinin hayatı içerisinde yaşadığı zorlukların ve üzüntülerin bu hastalıkların oluşmasında daha etkin bir şekilde rol oynadığını belirtmektedir. Fakat psikiyatri muayenelerinde kişinin yaşamakta olduğu bu zorluk ve üzüntüler asla ele alınmaz. Neredeyse her zaman hastaya bir ilaç yazılıp gönderilir. Zaten 10 dakikalık MHRS randevu süresinde daha fazlası nasıl olabilir ki?
Ancak işin doğrusunu göz önünde bulundurduğumuzda psikiyatrik tedavinin bu olduğunu söyleyemeyiz. Zira bu hastalıklar tamamen genetik/kimyasal kaynaklı değildir ki sadece tek başına doktorun yazdığı bir ilaçla düzelsin.
Örneğin, soğuk algınlığı için ilaç kullanmaya başladınız ve 10-15 güne iyileştiniz. Peki neden soğuk aldınız?
-Soğukta kalıp üşüdüğüm için.
Öyleyse ilaç kullandığınız 10-15 gün boyunca yine soğukta kalıp üşümeye devam ederseniz iyileşmeniz mümkün olabilir mi?
-Hayır.
Dolayısıyla psikiyatrik hastalıkların tedavi sürecinin de bu bağlamda ele alınmasında fayda vardır.
Bir tablo çizerek bu bağlamdaki değerlendirmemi sizlere sunmak isterim:
FAKTÖR / HASTALIK | Soğuk algınlığı (İç hastalıkları) | Depresyon (Psikiyatri) |
---|---|---|
Tetikleyici (Asıl sebep) | Soğukta durmak, üşümek | Üzüntü, stres ve acı veren yaşantılar |
Kimyasal neden | Grip virüsü | Beyinde bazı kimyasalların azalması |
Kimyasal tedavi | Soğuk algınlığı ilacı | Psikiyatri ilacı |
Tetikleyiciyi ortadan kaldırmaya yönelik tedavi | Vücut ısısını korumak, sıcak ortamlarda zaman geçirmek | Hastayı üzen, stres ve acı veren etkenleri ortadan kaldırmak |
Bu tabloya bakıldığında, şayet tıbbın amacı hastalıkları tedavi etmek ise, psikiyatrik tedavi sürecinde hastalığın asıl nedeni olan tetikleyici unsura yönelik bir muayene ve tedavi reçetesi uygulamak zorunludur.
Ancak şuan tıbbın yaptığı şey; asıl sorunu çözmeye yönelik bir tedavi uygulamak yerine asıl sorunu görmezden gelerek günü kurtarmaya yönelik psikiyatrik ilaçlar yazmaktır. Psikiyatrik hastalıkların tedavisinin çoğu zaman yıllara yayılan uzun bir süreç olmasının sebeplerinden birisi hiç şüphesiz budur.
Konudan sapmamak adına, ticari çıkar sağladığı için bu durumdan gayet memnun olan ilaç şirketlerinden ve sektör devlerinden bahsetmeyeceğim. Ancak en azından, devlet hastanelerinde asıl sorunu çözmeye yönelik bir tedavinin uygulanmasını istemek hakkımızdır diye düşünüyorum.
Bu yazdıklarım psikiyatri hekimi okuyucuların tepkisini alabilir. Sağlığımızdan sorumlu olan o insanlardan gelen tepkiler başım üstüne. Ancak ben, günün sonunda onların benden farklı düşündüğünü sanmıyorum. Zaten vermek istediğim mesaj “psikiyatri doktorları gerekeni yapmıyor” şekşinde değil. Bu yazıda böyle bir imada bulunmuyorum. Kaldı ki, eksikliğinden bahsettiğim ve asıl sorunu çözmeye yönelik olan tedaviler psikiyatrinin değil psikolojinin alanındadır. Dolayısıyla psikiyatri doktorunun söyleyeceklerinin bu tedavi kapsamında sınırlı olacağını belirtmekte fayda var.
Peki asıl sorunu çözmeye yönelik olan bu tedaviler kimler tarafından uygulanıyor?
-Psikologlar tarafından.
- Psikoterapi
- Dinamik Terapi
- Davranışsal Terapi
- Aile terapisi
olarak sayılabilecek olan bu tedaviler hastaya düzenli seanslar halinde uygulanan tedavilerdir. Gerekli terapi eğitimlerini almış olan alanında uzman psikologlar tarafından uygulanan bu tedavilerin seansları en az 45 dakika sürmektedir.
Ancak ne vahimdir ki, hastanın tedavisi için hayati öneme sahip olan ve ilaç tedavisinden çok daha kalıcı iyileşme sağlayan bu tedaviler SGK tarafından karşılanmayıp devlet hastanelerinde bulunmamaktadır!
Hal böyle olunca, maddi imkanlar elvermediği için psikolojik terapi tedavilerine erişemeyen çoğu psikiyatri hastasının tedavisi yıllaaar sürmektedir. Hastalığın tedavisi için uygulanması gereken en temel tedaviler devlet tarafından karşılanmadığı için bu insanlar yıllarını kaybetmektedir…
Bu vehamet üzerine en az bir bu kadar yazı yazmak mümkün. Ancak inanıyorum ki tüm okuyucular bu vehamet karşısında benimle aynı fikirleri paylaşıyor. Devlet hastanelerinde nasıl ki onlarca muayenehanesi olan kardiyoloji, kadın/doğum, iç hastalıkları, KBB poliklinikleri mevcutsa aynı şekilde psikoloji polikliniğinin bulunması da elzemdir.
Her hastanın olduğu gibi psikiyatri hastalarının da tedaviye ulaşma hakları vardır. Dolayısıyla psikiyatrik tedavi sürecinde çok önemli role sahip olan psikolojik terapi tedavileri de mutlaka devlet tarafından karşılanmalıdır. Psikiyatrik hastalıkların tedavi edilmesi için asgari bir gereklilik olarak sayılabilecek bu tedaviler devlet hastanelerinde mutlaka bulunmalıdır.
Prozac nedir?
Psikiyatrik tedavi sürecinde kullanılan önemli ilaçlardan biri olan…