Down sendromlu bebek aldırmak akıllara geldiğinde soru işaretlerine yol açıyor. Kimileri bir canlının yaşam hakkının down sendromlu olduğundan dolayı alınamayacağını savunurken kimileri ise engelli bir çocuğa sahip olmamak için veya bir insanın engelli bir yaşam sürmesinden sorumlu olmamak için bebeğin aldırılmasını gerektiğini savunuyor. Bu konuda deneyimi olmayan insanlar ancak ve ancak kafalarında kurdukları varsayımlar üzerinden yargıya varmaktadır.
Konu hakkında “geçer yargı” verebilecek birebir deneyimi olan bir insana yani down sendromlu kardeşi olan birine “bu konuda neler söylemek istersiniz?” sorusunu yönelttik.
Down sendromlu kardeşimle yaşam
Kardeşimin bakımını gün içinde çeşitli zamanlarda ben de yapıyorum. Yalnızca annem değil hepimiz kardeşime bakıyoruz. Kardeşimin altını değişiyorum, yemeğini yediriyorum. Eğlence ihtiyacını karşılamak için gezdiriyorum ve oyun oynuyorum. Tüm bunları tam zamanlı yapabiliyorum. Çünkü doğduğu günden beri kardeşimle aynı evde ve aynı odada yaşıyorum. Kardeşim bana vurur, hiçbir olumsuzluk yansıtmam. Vursundur, canım kardeşim sonuçta… Kendisi beni çok sever. Her sabah bakın “abartısız” her sabah beni uyandıran kişi kardeşimdir. Yatağıma çıkar, bana sarılır ve “ben seni çook seviyorum” der. Ardından beni öperek uyandırır…
Bu güzelliklere rağmen down sendromlu bebek aldırmak
Down sendromlu kardeşe sahip olmanın böyle güzellikleri var. Fakat engelli bir çocuk söz konusu olduğunda dillere pelesenk olan sözde “vicdan” ve sözde “ahlak” açısından şunları söylemek istiyorum. Eğer bugün 2012’ye yani kardeşimin doğduğu yıla dönebilseydim derhal aldırılmasını isterdim. Annem ve babam olacak “vicdan”sızların(!) engelli olduğunu bile bile bakıma muhtaç bir çocuk doğurmasına izin vermezdim.
Neden, kardeşini sevmiyor musun?
Kardeşimi çok seviyorum, kardeşim de beni çok seviyor. Eğer bugün birisi benden “cv” istese yazacağım unvanlardan en birincisi “down sendromlu kardeş sahibi” olur. Bu öyle bir unvan, öyle bir deneyim…
Kardeşim için…
Ben kardeşim için canımı veririm. Onunla geçirdiğim ve zevk aldığım güzel yılların ömrümün sonuna kadar sürmesini diliyorum. Tam 9 yıldır aynı evi, aynı odayı, aynı arabayı, aynı yaşamı paylaşıyoruz. O beni hep sevecek ben de ona hep sevgimi vereceğim…
Onun kendine özgü bir şivesi var bu yüzden o konuşurken herkes ne söylediğini kolayca anlayamaz. Babam da annem de bazen onun sözlerini çeviremiyor ve ne dediğini anlamak için bana soruyorlar. Çoğu zaman ben çevirebiliyorum çünkü onunla bireysel olarak en çok ben zaman geçiriyorum, ona sevgi dilini öğretiyorum. Yani kardeşimi en iyi tanıyan kişi benim, iyi dinleyin beni…
Kardeşimi seviyorsam neden aldırılsın diyorum?
Down sendromlu bebek aldırmak ve vicdan
vicdan ola ki;
bir canlıya merhamet etsin,
bir canlıya güzel yaşam koşulları sunsun,
bir canlıyı “muhtaç” bırakmasın.
Kendi ayakları üzerinde asla duramayacak olan bir insanı, bugün annesi babası ölse o çok anlatılan “vicdan”a sahip olmayan insanların eline düşecek olan bir insanı dünyaya getirmek, bilerek doğurmak vicdan mıdır?
– Asla!
Bana bugün bir şey olsa kardeşim zor bir durumda kalır.
– Hangi vicdansız (!) benim gibi, benim annem, benim kardeşim gibi öz ailesinin şefkatiyle bakabilir kardeşime? Kimmiş o?! Hangi vicdansız sahip çıkacakmış?
Bu sözümü özellikle down sendromlu bir bebeği dünyaya getirmek üzere olan çiftlere söylüyorum:
Yazık, yazıklar olsun, yazık… Bir insanı dünyaya getirirken sorman gerekir “ben olmasam, bugün ölsem bu insan kendine bakabilir mi?”
“Vicdan”ın varsa tabi…
– Down sendromluysa hayır, bakamaz!
Benim veya annemin ölmesi sonucu kardeşimin zor durumda kalmasını geçtim, bugün ben sakatlanabilirim! Bugün ben de engelli olup zor durumda kalabilirim. Bir araba çarpabilir veya merdivende düşmem sonucu omurilik felcinden yatalak kalabilirim.
Benim zor durumda kalmama yol açabilecek bu olasılıklar mevcutken bana bağımlı bir şekilde yaşayacak bir canlıyı dünyaya getirmek mantık ve vicdana sığar mı?
Annem aynı şekilde, bugün engelli kalabilir. Bizlerin engelli olma olasılığı, bakıma muhtaç kalma olasılığı her an varken neden bakıma muhtaç bir çocuğu dünyaya getirelim ki? Hepimiz birer engelli adayıyken neden kendimize ve doğacak olan çocuğa böyle yüksek riskli bir yaşam sunalım…
O bebeği dünyaya getirerek neden böyle yüksek riskli, diken üstünde bir durum yaratalım?
“Rızk”ını tanrı verir(!) diye mi?
Yoksa engelli bakım aylığı alabilmek için mi?
Su ve elektrik faturasında %25 indirim için mi??
Sıfır araç alırken ÖTV indirimi için mi???
Bunların hangisi bir canlının yaşamından değerli?
Söyleyin hangisi? Bu çok vicdanlı davranışlardan hangisi için engelli bir çocuğu göz göre göre dünyaya getirirsin?
Engelli birey yaşamı
Şimdiye kadar doğacak olan çocuğun ailesi açısından durumu ele aldım. Down sendromlu kardeşi olan biri olarak bir down sendromlu bireyin yaşamına bizzat tanık oluyorum. Bu yüzden biraz da onların yaşamı açısından durumu anlatayım.
“Engelli” sözcüğü bizim ilkel toplumumuzda bir hakaret gibi görülüyor. Sanki hepimiz farklı konularda engelli değilmişiz gibi… Bu kişilere engelli denmesinin nedeni hayatlarında bazı konularda bizden daha kısıtlı olmaları. Yani bazı engellerle karşı karşıya olmaları…
Nedir bu kısıtlar?
Engelli bireylerin çoğunlukla duygusal ve cinsel ilişkileri olamıyor. En azından Türkiye’de yaşıyorsanız. Tabi çocuğunuzu bizi kıskanan Almanya’da büyütecekseniz o ayrı…
Yazıklar olsun!
Ne ara bu kadar vicdansız olduk? Ben olmadım, ben kardeşimi her ne kadar sevsem de gerçekleri söylüyorum. Bana bugün bir şey olsa kardeşimin bir kolunu tutmaz olur…
Benim vicdanım hayatı bu kadar başkalarına bağlı bir insanı dünyaya getirmeyi kabul etmiyor…
Kardeşim nasıl bir down sendromlu?
Türkiye’deki down sendromlu çocuklar arasında, yaşam koşulları en yüksek ve en sevgi dolu olan 1000 down sendromlu çocuktan birinin kardeşim olduğuna eminim.
Kardeşim çoook mutlu, bizden çoook razı. Kimileri down sendomlu çocuğunu “farklı” diye toplumdan saklıyor, halbuki biz her gün gezdiriyoruz. O ilkel yaşam formlarından olmamamız kardeşim için büyük şanstı.
Az önce köyde taziyeye birlikte gittik. Bizler eksikliğimiz durumunda kardeşime bırakabileceğimiz maddi güvencemiz olduğu için onu dünyaya getirmek konusunda daha cesaretli davrandık.
Şimdi sizlere biraz evimizdeki genel yaşam şeklinden bahsetmek istiyorum. Çünkü çocuğunuzu dünyaya getirmeye karar verirseniz buna ihtiyacınız olacak 🙂
Evimizde yaşam nasıl?
Evimizdeki pencerelerin hepsi denetim altında. Hiçbir koltuk, sandalye veya kardeşimin üstüne basıp pencereden aşağı sarkmasını sağlayacak olan bir nesne pencereye 1 metreden fazla yaklaştırılamaz. Çünkü kardeşim üstüne çıkıp atlamaya çalışıyor veya aşağı koltukların yastıklarını atıyor
2 gün önce salona girdiğimde gördüm ki kardeşim yastıkları cam kenarına yığıp oluşan yığını üstüne çıkmış cam kenarı sefası yapıyor… 🙂
(misafir takımımızın tüm yastıkları bu şekilde gitti :D)
Dış kapımız hep kilitlidir. Kapımız çalındığında açmamız banka kasasını açmaktan daha uzun sürer. Tam 3 yerden kilitleniyor çünkü kardeşim kilitleri açıp evden kaçıyor. Dün bir anlık boşluğumuza geldi, babamı karşılamak için aşağı inmiş biz görmedik. Birdenbire kapı çaldı tabi biz kimseyi beklemiyoruz kardeşimi de evde sanıyoruz. Gelen kardeşimmiş kapıyı açtığımızda söylediği söz şu: “babaaa gitmişş”. Babam arabasına binip gitmeden onu görmek istediği için aşağı inmiş fakat yetişememiş. En azından geri dönmüştü…
Nasıl çıktığını sorduğumda asansöre binip 2’ye bastığını söyledi. 2’ye basmayı böyle bir duruma önlem olması amacıyla ben öğretmiştim. Eğer 2’ye basmayı bilmeseydi kafasına göre bir tuşa basardı veya nereye giderdi bilemiyorum…
Eğer geri döneceği veya birisinin kaçırmayacağı garanti olsa zaten biz kapı kilitlemeyiz. Neyse ki o gün geri döndü ve böyle bir olay 9 yıldır ilk kez oluyor, düşünün halimizi.
Bu bir projedir
Engelli çocuk doğurmak büyük bir sorumluluktur ve her engelli çocuk bir “proje çocuk”tur. Benim kardeşim türkiye’nin en eğitimli down sendromlu çocuklarından birisi. Kendini ifade etme ve iletişim becerileri, onu özgüvenli biçimde yetiştirdiğimiz için oldukça gelişmiş durumda. Asla sözünü esirgemez, kimseden.. 🙂
Kardeşimden şiddet gördüm mü?
Engelli bir birey söz konusu olduğunda tepkileri merak konusu oluyor. Çocuğunuzun şiddet eğilimi tamamen sizin yetiştirme tarzınıza kalmış bir durum.
Kardeşimin gözüme çatal fırlattığını bilirim. Evet, hiçbir olumsuzluk yansıtmadım. Neyse ki bana doğru gelen çatalı refleksleri zamanında farketmişti ve gözümü kapatıp yüzümü çevirmiştim. Tabi ki de bu durumlar zamanla aşıldı. En son 15 bin liralık televizyonu yere serdiğini ve ekranını patlattığını hatırlıyorum. Tabi artık daha bilinçli olduğu için pişmanlığını anlatamam. Yani bu bir tepki değil kazaydı.
İktidara gelsem engelli çocuklar konusunda ne yaparım?
Birebir kardeşi olan birine sorulacak sorulardan en güzeli de bu konuda devletin neler yapması gerektiğidir.
Ben başa gelsem belirli bir mal varlığı olmayan insanların down sendromlu çocuklarını devlet eliyle kürtaj ettirirdim. Çünkü bu çocuklara güzel bir hayat yaşatabilmek için ortalamanın üstünde maddi güç gerekiyor. Maddi gücü yüksek olmayan insanların down sendromlu çocuk doğurmasını yasal yollarla engellerdim. Çünkü bu çocukların özel gereksinimleri var ve bunları karşılamak için “para” son derece gerekli.
Maddi gücü ve güvencesi olmayanlar özel bir çocuğa güzel bir hayat yaşatamazlar ve çocuğun yaşamını mahvederler. Bir çocuğun, yani masum bir yavrunun hayatını mahvetmeye kimsenin hakkı yoktur. Bundan dolayı varlıksız insanların down sendromlu çocuk doğurmasını yasaklardım. Bunları abartarak söylemiyorum. Down sendromlu bir çocuğun yaşamına bizzat tanık olan biri olarak söylüyorum.
Bizim çok şükür maddi gücümüz vardı bu sayede kardeşimi dünyaya getirmek konusunda rahat davrandık. Her şeyden önce bizlerin cesareti ve yetiştirme çabası önemli.
Evlilik ehliyeti ve manevi yeterlilik testi
Ben başa gelsem çok konuşulan “evlilik ehliyeti”ni down sendromlu çocuk doğurmak isteyen çiftlere zorunlu kılardım. Çünkü böyle bir çocuğu yetiştirmek için yalnızca maddi güç değil manevi güç de gerekiyor.
Toplumdaki down sendromlu sayısı
Bu çocukların kolayca doğurulmasını istemememin bir diğer nedeni “toplum sağlığı”. Toplumdaki engelli birey oranının denetim altında tutulması gerekiyor.
Kardeşimin serumları ve ilaçları…
Kardeşim 21 günde bir “ivig” adında bir serum vuruluyor ve bu işlem toplam 6 saati buluyor. Tüm gün bunun için zaman ayırıyoruz. Daha doğrusu “ayırabiliyoruz”….
Ayda bir “deposilin” iğne vuruluyor. Ayrıca bazı destekleyici ilaçları da var. 6 ayda bir “kalp ekosu” muayenemiz var. Tüm bunlar için zaman ve kaynak ayırıyoruz, ayırabiliyoruz. Yeri geliyor büyükşehire gidiyoruz…
Down sendromu ve sevgi
Down sendromlu bireylerin manevi yönlerinin bizlerden üstün olduğu bir gerçek.
Bu insanlar öyle masum, öyle güzel, öyle iyi niyetli, öyle sevgi dolu ki…
İnsan bu güzelliğe alışınca, bir kere tadını alınca hep istiyor. Düşünsenize beni her sabah öpüp “seni çok seviyorum” diyerek uyandıran dünyalar tatlısı bir insan var. Bundan daha büyük bir zenginlik var mı?
Bu özellikleriyle bu bireyler topluma birer yaşam örneği ve felsefesi teşkil eden sevgi varlıklarıdır. Bu bireyler psikososyal açıdan toplumu oldukça geliştirecek ve topluma örnek olacak bireylerdir.
Ben sevgiyi senden öğrendim canım kardeşim sana teşekkür ediyorum.
Sonuç: Down sendromlu bebek aldırmak duruma göre kararlaştırılmalıdır
Alınan kararı eleştirmeye kimsenin hakkı olmadığını bilerek kararınızı veriniz sevgili ebeveynler…